Tarihi ve Kültürel Eserler
Tarihi Camiler
Tarihi Gaziantep Camileri, kentin siluetine sağladıkları görsel ve fonksiyonlarına bağlı olarak yerine getirdikleri sosyal katkıyla birlikte, kent içindeki konumları ve yapım tarihleri ile bağlantılı olarak kentin gelişiminin izlenmesine olanak sağlayan kentin vazgeçilmez mimari değerlerini oluşturmaktadır.Camiler, Anadolu kentlerinde olduğu gibi yerleşimin en küçük birimini meydana getiren mahallelerin merkezini oluştururlar. Özellikle Osmanlı Dönemi’nde, din adamlarının dini görevleri dışında en önemli görevlerinden birinin de devletin buyruklarını halka iletmek olduğundan, dini yapılar sadece ibadet amacıyla değil, yönetimsel konuların iletilmesi için de kullanılan bir toplantı mekanı olmuştur. Üstlendikleri bu fonksiyonlar ile dini yapılar, her anlamda mahallelerin merkezini oluşturmuştur. Şehir düzeninde konutlar ve diğer yapılar da dini yapıların çevresinde gelişmiştir. Dini yapıların bu hiyerarşik düzendeki önemi, içlerinde yer aldıkları mahallelere isimlerini vermelerinden de anlaşılmaktadır. 16.yy. Antep Livas Defterlerine göre kenti oluşturan mahallelerin adlarına bakılacak olursa, mahalleler ile sınırları içinde yer alan dini yapıların genelde aynı adı taşıdıkları görülmektedir.
Müslümanların ibadet yeri ve insanların sosyal ihtiyaçlarına cevap verebilecek ünitelere ve sanatsal değere sahip tarihi, Gaziantep camilerinden bahseden ve bunlar hakkında bilgi veren belli başlı üç eser vardır. Bunlar; Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Şer’i Mahkeme Sicilleri, Risale-i Fi Tarif Kaza-yı Aynitap’tır.Hemen hemen hepsinin yapımında kesme taş kullanılan tarihi Gaziantep camileri, plan ve süsleme bakımından birbirinden farklılık göstermektedir. Camilerin plan oluşumlarında ve minarelerinde Arap mimarisinin etkisi dikkat çekmektedir. Genellikle dikdörtgen planlı ve son cemaat yeri bulunan iki nefli yapılar grubunda, duvarlarda nişler kullanılmış ve bu nişlerin içine pencereler yerleştirilmiş, üstleri çapraz tonozlarla örtülmüştür. Nefleri ise, payeler ayırmaktadır. Bu tip yapıların en eski örneği “Ahmet Çelebi Cami”dir. Hacı Nasır Cami’nin burmalı minaresi, Handaniye, Eyüpoğlu ve Esenbek Camilerinin portal süslemeleri önemlidir. Handaniye Cami minaresinin şerefesi altında XVI.yy. İznik çinileri bulunmaktadır. Boyacı Cami ise, minberindeki ahşap işçiliğinin, Gaziantep’in en eski örneği olması bakımından önemlidir.Tarihi Gaziantep Camilerinin cephelerinde, farklı renkte taşların kullanımları ile oluşturulmuş kompozisyonların hakim olduğu bir düzenleme görülmektedir. Bu düzenlemede yöreden çıkarılan sarı (havara ve kıymık), siyah (kara taş) ve kırmızı (kırmızı mermer) taşların kullanılmıştır. Bezemenin hakim olduğu en önemli yapı ise minareleridir. Çoğunluğu kapalı şerefeli olan minarelerin ince bir taş işçiliğinin ürünü olan şerefe-gövde bağlantıları, gövdelerinde yer alan kabartmalar ve çini tabaklar ile şerefe korkuluklarında yer alan motifler bu düzenlemelerde kullanılan başlıca öğelerdir. Osmanlı döneminde dini yapılarda meydana gelen en önemli değişimlerden biri de mescid olarak inşa edilen birçok yapının gerekli değişiklikler yapılarak camiye çevrilmesidir. Bu dönem yapılarından Bostancı, Ömer Şeyh, Kozluca, Hacı Veli, Karatarla, Hacı Nasır, Karagöz ve Bekirbey Camileri önce mescid olarak inşa edilmiş daha sonra camiye çevrilmiştir. Bölgede 1822 tarihinde meydana gelen deprem ve özellikle de Antep Harbi sırasında kullanılan top mermileri, yapılarda oldukça büyük tahribata neden olmuştur. Savaş sırasında özellikle hedef alınmaları nedeniyle yıkılan minarelerin çoğu savaş sonrasında aslına uygun olarak yeniden yapılmıştır. Bu onarımlar sırasında en büyük değişiklikler ise camilerin üst örtülerinde gerçekleşmiştir.
Orjinalinde üst örtü olarak düz dam ve üzeri hasır malzeme ile kaplanmış kubbelerin kullanıldığı yapıların çoğunun üst örtüsü, kubbeleri dışarıdan algılanmayacak şekilde kırma çatı olarak değiştirilmiştir. Bu onarımlar sırasında plan şemaları özgünlüğünü korumuştur. Camilerin fonksiyonlarını günümüzde de devam ettirmeleri korunmalarındaki en önemli etken olmuştur. Gaziantep Savunması sırasında kentte yaklaşık 50 civarında caminin olduğu anlaşılmış, fakat bunlardan bazıları yıkılarak harabe haline gelmiş ve ancak 30 tanesi korunarak günümüze kadar ulaşabilmiştir.Gaziantep’te son yıllarda inşa edilen modern camilerde süsleme sanatı çok zengin olup, bu camiler çini işlemeleri ve hat sanatıyla dikkatleri çekmektedir. Gaziantep’te Pişirici ve Balıklı olmak üzere iki mescidin yanı sıra tarihi camilerden bazıları şunlardır:
Ömeriye Cami:
Caminin yapım tarihi olarak, bazı kaynaklara göre, ilk kez Halife Ömer zamanında yapıldığı ifade edilmektedir. 1210, 1785 ve 1850 yıllarına tarihlenen üç adet onarım kitabesi mevcuttur. Bu sebeple, Gaziantep'in en eski camisidir. Mihraba paralel iki nefli, dikdörtgen planlı, düzgün kesme taştan yapılmıştır. Mihrap önü kubbeli, öbür bölümleri çapraz tonozludur. Kara taş ve kırmızı mermerden yapılan sivri kemerli mihrap zarif görünümlüdür. Son cemaat yeri birkaç kez onarılmıştır. Minare cami yapısının içinden yükselmektedir. Silindir gövdeli minare basık ve şerefe altı mukarnas dolguludur. Sokak cephesi üzerinde tepe pencereleri ve kemerli pencereler yer almaktadır.
Ali Nacar Cami:
Tabakhane Bölgesi, Yaprak Mahallesi’nde yer almaktadır. Kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, müezzin mahfiline çıkan merdiven üzerinde 1213 Hicri tarihi yazmaktadır. Bu hicri tarihin caminin onarım tarihi olduğu düşünülmektedir. “Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi”nde “Alüyyün Nacar” ismiyle anılarak, caminin bir marangoz (nacar) olan Ali tarafından yaptırıldığı yazmaktadır.
Dikdörtgen, mihrap yönüne paralel iki sahınlıdır. Kesme ve moloz taş kullanılarak inşa edilmiştir; dış cephede siyah-beyaz taş motifleri bulunmaktadır. Mekân ortadaki ayaklarla bölünmüş, mihrab önü kubbeli, diğer bölümler çapraz tonozludur. Mihrap kırmızı mermerden yarım daire nişli, minber mermerden ve süslü geometrik desenlidir. Minaresi, tek şerefeli, sekizgen kaideli, silindirik gövdeli minarenin gövdesinde şemsiye çatılı şerefesi, mukarnas dolguları ve “eğik minare” görünümü dikkat çeker. Kurşun izleri, Antep savunması sırasında aldığı ağır hasarlara dayanıklılığını göstermektedir. Cami avlusunda şadırvan ve taştan yapılmış güneş saati yer almaktdır.
Boyacı Cami:
Caminin ilk yapılışı bazı kaynaklarda 1211 M. tarihi gösterilmektedir. Minberinde bu kısmın 1357'de Memlüklüler döneminde bitirildiğini belirten bir kitabe vardır. Cami avlusunun batı kapısındaki kitabede, Mehmet Paşa'nın yaptığı onarım tarihi 1575'dir. Cami avlusunun doğu kapısı ise 1959 da onarılmıştır. Cami, 39,60x11,80 m. ebadında dikdörtgen planlı, mihraba paralel iki neflidir. Mihrap önü pandandifli kubbe, öbür bölümler çapraz tonozlarla örtülüdür. Mihrap sivri kemerli niş biçimindedir. Kuzey yüzü, üç kapıyla avluya açılmaktadır. Avluya giriş, doğu ve batıdaki karşılıklı iki kapıdan sağlanmaktadır. Camiden uzakta yapılan minare, kare kaideli olup ongen gövdesi rozet, palmet, yıldız, çiçek motifleri ve akmavi çivi tabaklarla bezenmiştir. Minare şerefe altı mukarnaslı ve şerefe korkulukları ise ahşaptır. Son onarımlarda boyandığı için özgün süslemesi bozulmuştur. Ahşap minberi oniki kollu yıldız, palmet, rozet ve geometrik motiflerle süslenmiştir. Minber Antep ahşap işçiliğinin en eski örneği olması bakımından önemlidir.
Şeyh Fethullah Cami Ve Külliyesi:
Gaziantepteki en önemli külliyenin (Cami, zaviye, hamam ve medreseden oluşan) camisidir. Cami ile külliyenin diğer yapıları arasındaki ilişki kopmuş durumdadır. Bu nedenle çevresi ile değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu yapının diğer önemli yanı devrinin taş dekorasyonunun, renkli taş süslemesinin en iyi örneklerini taşımasıdır. Özellikle mihrabı bu özellikleriyle dikkat çekicidir. Cami vakfiye tarihine göre 1563'de yapılmıştır. Cami, ortada sekizgen büyük siyah yekpare desteğe oturan sekiz büyük trompla değişik bir plan gösterir. Tamamen kesme taştan yapılmıştır. Son cemaat yerinin duvarında mukarnaslı kemer üzengillerine oturan dört adet sivri kemer yer almakta, ibadet mekanına girişi sağlayan yapı, bu kemerlerden sağdan ikinci kemerin içine rastlamaktadır. Caminin ortada bir ayağa oturan, yelpaze tonozlarla duvara bağlanan örgü sistemi ile özgün ve tekrarlanmamış bir örnek olarak bu devir yapıları arasında yer almaktadır. Kapı çerçevesi dışta yuvar- lak silme ile çevrelenmiş, ortada geniş bir silme tekrar iç kısımda ikinci yuvarlak silme içine alınmıştır. Silmeler üst kısımda daralmaktadır. Kapı sarkıtlı mukarnas kavsaralıdır. Mukarnaslardaki sarkıtlar birbirinden farklı şekilde yapılmıştır. Kuzeyde giriş kapısının üzerinde mahfil bulunur. Yarım küre kavsaralı mihrap, iki renk taştan değişik örnekler- le süslenmiş, dıştan siyah-beyaz taşla lotus-palmetli bir çerçeve içine alınmıştır. Son cemaat yerinde üç kare desteği birbirine bağlayan sivri kemerlerin üzeri, düz ahşap bir çatı ile örtülüdür. Şeyh Fettullah'ın Türbesi, Caminin güney yanındaki hazirede, mihrap kısmının bulunduğu çıkıntının doğu, diğer bölümünün güney duvanının birleştiği köşede olup, üstü açık mezardır. Türbenin bulunduğu hazireye "Şıh Ocağı" denir.
İhsanbey (Esenbek) Cami:
Kitabe ve vakfiyesinden yapının 18. yüzyıl sonlarında yapıldığı anlaşılmaktadır. Enine dikdörtgen planlı, kesme taştan inşaa edilmiş ve ahşap çatılı bir camidir. Son cemaat yeri iki sütunla dışarıya açılıyor. İki yanı kapalıdır. Son cemaat yerinde iki pencere, iki mihrabiye bulunmakta ve basık kemerli kapıdan ibadet mekanına girilmektedir. İçte, iki sütunla kıble duvarına paralel iki nef mevcuttur. Bölümler çapraz tonozlarla örtülüdür. Kıble duvarında dört, batıda iki penceresi bulunmaktadır. Mihrap oldukça sade, mihrabın sağında yer alan konsol çıkma mimbere, pencere içinden çıkılıyor. Camiden ayrı olan minare, kare kaideli, onikigen gövdelidir. Şerefe korkuluğu ve külah ahşaptandır. Avlusunda merdivenle inilen, havuzlu bir kastel bulunmaktadır.
Hacı Nasır Cami:
Cami, Elmacı Pazarı içinde yer almaktadır. 1698 tarihli vakfiyesinden anlaşıldığı göre bu tarihte yapılmış ve kitabesine göre 1812 tarihinde onarım görmüştür. Geleneksel cami yapım tarzındadır. Yapı, 25,40x10,40 m enine dikdörtgen planlı, kesme taştan inşa edilmiş bir camidir. Son cemaat yerinde dört sütun birbirine kemerle bağlanmakta, ortadaki kemer diğerlerine göre daha yüksektedir. Burada üç pencere, iki mihrabiye bulunmaktadır. Basık kemerli kapı sivri kemer içine alınmıştır. Kapı sövesinde renkli taş kullanılmıştır. İçte, dört sütun doğu-batı yönünde kemerle bağlanarak kıble duvarına paralel iki nef oluşturmaktadır. Böylelikle oluşan bölümlerin üzerleri çapraz tonozla örtülmektedir. Kıble duvarında altı pencere yer almaktadır. Mihrap oldukça sadedir. Mihrabın sağında pencereden çıkılan mimber konsol çıkmaktadır. İçeride ayrıca küçük bir mahfil katı bulunmaktadır. Altı kollu yıldız, palmet, rozet ve çinilerle süslü burmalı minare 1999 yılında cami çatısında çıkan yangında zarar görmüştür. Minare caminin kuzeydoğu köşesinde yer almakta, kesme taş malzeme ile yapılmış ve şerefesi silindirik gövdeli, şerefenin alt kısımları mukarnaslıdır.
Handaniye (Handan Bey) Cami:
Kalenin güney batısındadır. Yapımıyla ilgili kesin bilgiler bulunmamakla birlikte Evliya Çelebi Seyahatnamesi ile Şer'i Mahkeme Sicillerine göre 16. yüzyılda Handan Bey tarafından yaptırıldığı ifade edilmektedir. 1788-1821 yılları arasında onarım görmüştür. Cami, mihrap yönüne paralel iki nefli, dikdörtgen planlıdır. Ortadaki iki ayakla altı bölüme ayrılmış, her bölümün üstü ise çapraz tonozla örtülmüştür. Dışa taşan taçkapı, sivri kemerli bir niş içinde, basık yuvarlak kemerli bir girişten oluşmaktadır. Burada ak ve kara taş yanında kırmızı ve beyaz mermer kullanılmıştır. Minarenin çok köşeli, gövdesi bir dizi palmet, palmetlerin üst ve altı eşit aralıklarla rozet motifleriyle süslenmiştir. Kuzeydoğu yönünde ise tek parça 16. yüzyıl iznik çinisi yerleştirilmiştir. Hafif sivri kemerli mihrap onarım yüzünden ilk günkü görünümünü kaybetmiştir. Minare kübik altlıkla başlar, gövde onikigen olarak yükselir. Şerefe altında içleri bezenmiş mukarnas sıraları yer alır. Mukarnas sıralarının altında rozetler, aralarında da çini tabaklar bulunmaktadır. Şerefe korkulukları geometrik kafeslidir.
Eyüpoğlu Cami:
Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, çeşitli kaynaklara göre Memlüklüler döneminde birçok medresede ders vermiş Eyüboğlu Ahmet adlı bir bilim adamının yardımıyla, 14. yüzyılda yapıldığı ifade edilmektedir. Gaziantep savunmasında harap olan cami, 1947 tarihinde büyük bir onarım geçirmiştir. Düzgün kesme taştan yapılan cami, 33,00x8,20 m ölçülerinde dikdörtgen planlıdır. İki nefli ana mekan ortada altı paye ile ondört bölüme ayrılmış ve çapraz tonozla örtülmüştür. Son cemaat yeri arasına palmet biçiminde ak taşlar yerleştirilmiştir. Yarım daire biçimli mihrab nişi, yanlardan mukarnas başlıklı sütuncuklarla süslenmiştir. Günümüzde boyandığından özgünlüğü kalmamıştır. Son cemaat yeri beş ayakla altı açıklık şeklinde düzenlenmiştir. Eski haline uygun şekilde, 1947 yılında yapılmış olan minare basık biçimli olup, şerefe altı mukarnaslıdır.
Kılınçoğlu Cami:
Güneydoğu Anadolu mimari özellikleri taşıyan caminin 17. yy'da yapıldığı düşünülmektedir. Orjinalinde mescit olarak yapılmış olup, daha sonra mimber eklenerek camiye çevrilmiştir.
Kırma çatılı ve üzeri alaturka kiremit kaplı olan cami, 11,70x5,30 m. ebadında, dikdörtgen planlıdır. Üzeri beşik tonozlarla örtülen iç mekanın beşik tonozları, doğu ve batı yönünde geniş kemerlerle takviye edilmiştir. Cephede, kemerli nişler içerisinde diğerlerinden daha yüksek pencereler, sokak cephesi üzerinde ise düz atkılı kafesli pencereler yer almaktadır. Caminin kuzeybatı köşesinde, kesme taştan yapılmış silindir gövdeli bir minare mevcuttur. Şerefe altında mukarnaslı taş işçiliği dikkat çekicidir.
Ömer Şeyh Cami:
1559 tarihinden önce mescit olarak inşa edilmiş olup, vakfiyesine göre 1698 de Aparoğlu Hacı Mehmet tarafından cami olarak büyütülmüştür. 15,00x10,60 m ebadında dikdörtgen planlı, mihrap yönüne paralel iki nefli bir yapıdır. Ortadaki ayak- la ana mekan, çapraz tonozla örtülü altı bölüme ayrılmıştır. Son cemaat yeri iki ayak- la üç açıklık halinde olup, hafif sivri kemerlerle bağlanmış iki ayağa oturan düz çatıyla örtülüdür. Mekanın bu bölümünün özgünlüğünü kaybettiği görülmektedir. Sivri kemerli taçkapı, ak-kara taştandır. Minare, caminin kuzeydoğu köşesindedir. Kare kaideye oturan minare kesme taştan yapılmış ve kaidesi çok köşelidir. Minare diğer camilerde oluğu gibi basık ve şerefe altı mukarnaslı, daha alt bölümler ise çiçek moti- flidir. İçten süslemesiz olan cami sadedir.
Bostancı Cami:
Caminin yapım tarihi 16.yy ın ilk yarısı olarak düşünülmektedir. portaldeki onarım yazıtı 1574 tarihlidir. Mihrap üzerindeki onarım kitabesinde ise 1739 tarihi yazmaktadır. Mihrap yönüne paralel üç neftli olan cami 12.30x12.30 m ebadında kare planlıdır. Neftler ortadaki ayaklarla dokuz bölüme ayrılmış, her bölüm ise çapraz tonozla örtülmüştür. Sekiz köşeli kare kesme taştan ayaklarla oturan dört sivri kemerli son cemaat yeri ana mekândan daha uzundur. Hafif dışa taşmış olan taç kapı ak-kara taşlardan örülmüştür. Yanlarda burmalı örgü motifli mukarnas başlıklı sütünceler vardır. Ak ve kara taştan örülmüş, sivri kemerli mihrap nişi yarım daire biçimindedir. Bunu örten yarım kubbe dört dizi mukarnaslıdır. Nişin yanlarında mukarnas başlıklı, palmet, rumi, kıvrık dal süslemeli sütuncuklar yer alır. Kare kaideli minare caminin kuzeybatı köşesinde yer almaktadır. minare kare kaideli çokgen gövdeli olup şerefe altı mukarnaslıdır.Mukarnasların altındaki ak çiniler süsleme işçiliğinin bezeme ile uyumlu şekilde sergilenmesinin güzel bir örneğidir.
Kabasakal Cami:
Cami, Kabasakal Paşa, Humanız ve Methavan Cami olarak adlandırılmaktadır. İlk olarak mescit amaçlı yapıldığı ve Hicri 1118 tarihinde mescidin onarılarak genişletil- diği mahkeme sicillerinde belirtilmektedir. Cami, 1920'de Fransızlarla olan savaşta kısmen yıkılmıştır. Caminin ayakta kalan kısımları Belediye tarafından kullanılmış, 1955'de ise Kabasakal Cami yaptırma ve yaşatma derneği tarafından caminin güneyindeki ev satın alınarak cami alanı genişletilmiş ve yeniden yapılmıştır. Dikdörtgen planlı olan cami, mihraba paralel iki nef, iki paye ayağı ile dört bölüme ayrılmıştır. Mekanlar çapraz tonozlarla örtülmüştür. Caminin ana mekanı üzerinde üç kubbe bulunur. Ortadaki kubbede tepe pencereleri yer alır. Caminin önünde bulunan son cemaat yeri, özgün şeklini yitirmiş olup, dört bölümden oluşur. Caminin kuzey- batı köşesinde yer alan minarenin şerefe ve korkulukları zarif taş işçiliklidir. Şerefe altı ise mukarnaslıdır.
Ahmet Çelebi Cami:
Mihrabın üzerindeki kitabeden 1083(M1672) tarihinde yapıldığı anlaşılan cami Hacı Osman oğlu şeyh ramazan efendi tarafından yaptırılmıştır.daha sonra bitişiğindeki medreseyi kuran oğlu Ahmet çelebi adı ile anılmıştır. Şeri mahkeme sicillerindeki kimi kayıtlarda(Ramazan iye cami) de denilmektedir. Zarif ahşap işçiliğinin görüldüğü cami15,10x9,70m ölçüsünde dikdörtgen bir yapıdır.Mihraba paralel iki neft ,iki paye ayağı ile dört bölüme ayrılmıştır.Mekanlar çapraz tonozlarla örtülmüştür.Caminin önünde özgün şeklini yitirmiş son cemaat yeri vardır.Minare caminin kuzey batı köşesindedir.Caminin güneyinde ise Ramazan iye (Ahmet çelebi)Medresesi yer almaktadır. Cami ile birlikte yapılan cami avlusunda merdiven basamakları kesme taştan yapılan bir kastel bulunmaktadır. Kastel içerisin de küçük bir havuz mevcut olup havalandırma bacası bulunmaktadır.
Alaybey (Gami Bey) Cami:
Caminin doğu bölümündeki 1594 ve mihrap yönündeki 1598 tarihli mezar kitabelerinden 16. yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı anlaşılmaktadır. 1960 yıllarında onarım görmüş, olan minarenin dışında avlu cadde genişletmek için daraltılmış ve şadırvan ortadan kalkmıştır. Yöre mimarisine uygun olarak dikdörtgen planlı, 29,50x10,80m ölçüsünde iki neflidir. İç mekan dört ayakla on bölüme ayrılmış, çapraz tonozla örtülmüştür. Süslemesiz yalın bir yapıdır. Taç kapı ve mihrap, keymık taşı ve kara taş ile iki renkli örülmüş, altı kollu yıldız, zikzak baklava motifleri ile süslenmiştir. Son cemaat yeri sivri kemerlerle birbirlerine bağlanmış, ak-kara taştan dört ayağa oturan düz çatıyla örtülüdür. Dört sütunlu revak şeklindeki son cemaatin ortadaki kemeri diğerlerinden daha yüksektir. Son cemaat yerinde ana kapıdan başka iki kapı, toplam beş pencere ve iki mihrabiye bulunmaktadır. Son cemaatin iki yanı kapalıdır. Minare caminin kuzeydoğu cephesindedir. Minarenin gövdesi çokgen kesitlidir. Şerefe korkulukları oyma taş işçiliğinin güzel örneklerindendir. Şerefe altı mukarnaslıdır. Mihrabiyelerde Allah yazıtlı rozetler yer almaktadır. Kapı ve pencere söveleri siyah beyaz taştan yapılmış ve hepsi kemer içine alınmıştır. Kapının üzerindeki ana kitabeden başka, maksure penceresinin iki yanındaki iki ahşap kitabeden biri bugün yerinde yoktur.
Şirvani (Şirvani Mehmet Efendi) Cami:
Gaziantep Kalesi'nin batısındadır. Minaresi iki şerefeli olduğu için, "iki şerefeli cami" olarak da adlandırılır. Seyyid Mehmet Şirvani tarafından yaptırılmıştır. Caminin yapım tarihi malzeme özelliklerine göre 16. yy olarak düşünülmektedir. Taçkapı üstündeki kitabe 1681' de onarıldığı yazmaktadır. Cami 2003-2004 yıllarında da onarım geçirmiştir. Bu onarımla birlikte avluya şadırvan ve zemin altına tuvaletler yapılmıştır. Cami, kareye yakın dikdörtgen planlı bir yapıdır. Son cemaat yeri ahşap örtülü, üç sivri kemerlidir. Ana mekanda mihrap önü kubbe, kubbenin doğu ve batısı beşik tonoz, kuzeyi aynalı tonozla örtülüdür. Kubbeye geçiş pandandiflerle sağlanmıştır. Mihrap sivri kemerli olup, mimber ise on kollu yıldızlardan oluşan geçmelerle süslüdür. Caminin kızaklı mimberi mevcuttur.
Tahtani(Tahtalı) Cami:
Caminin 1578 yılında onarıldığı Evliya Çelebi'nin kayıtlarından anlaşılmaktadır. Minare ve batı kapısı üzerindeki kitabelerde, 1804 yılında onarım geçirmiş olduğu belirtilmiştir. Yapının son onarımı tarihi ise 1958-1960 yıllarında olmuştur. Cami, 28,00x12,30 m. ebadindadır. Yöredeki diğer camiler gibi mihraba paralel iki nefli ve dikdörtgen planlıdır. Ana mekan ortadaki ayaklarla on bölüme ayrılmıştır. Mihrap önü kubbe, diğer bölümler çapraz tonozlarla örtülüdür. Üst örtüsü kiremitle kaplı son cemaat yeri, sivri kemerlerle bağlanmış dört ayaklıdır. Kemer ayakları kara, duvar ise ak kesme taştandır. Avlu kara kesme taşlarla döşenmiştir. Kırmızı mermer- den, yarım daire biçimindeki mihrap oldukça ilginçtir. Mihrap içi, yonca kemerli sağır nişlerle bezenmiştir. Mermer minber ise yıldız, rozet yıldız, rozet ve geometrik geçmelerle süslenmiştir. Son cemaat yeri dört ayak, sivri kemer ve beş açıklıkla avluya bağlanmaktadır. Minare caminin kuzeybatı köşesindedir. Kare kaideye oturan minare gövdesi ise çokgendir. Şerefe altındaki mukarnas dolguların arasına çini tabaklar yerleştirilmiş olup, alt bölümler yıldız, rozet ve geometrik geçmelerle bezenmiştir.
Alaüddevle (Ali Dola) Cami:
Alaüddevle Cami'nin, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde 1479-1515 tarihleri arasında Dulkadiroğulları'ndan Alaüddevle Bozkurt Bey zamanında yapıldığı yazmaktadır. Yalnızca minaresi özgünlüğünü korumuş olan cami, 1901 yılında tümüyle yeniden yapılmıştır. İnşaası 5 yıl süren caminin mimarı Ermeni Armenak'tır. Düzgün kesme taştan 15.30m. çapında tek kubbeli bir yapıdır. Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Yapı, süsleme yönünden zengindir. Kuzey yüz, ak-kara taş dizgileriyle renklendirilmiştir. Öbür yüzlerde ise ak-kara taştan pencere çerçeveleri ve dikey çizgilerle hareketlilik sağlanmıştır. Yüksek sivri kemerli taçları ampir üsluptadır. Sivri kemerli mihrap, yanlardaki yuvarlak sütuncuklar ve yivli payeleriyle taç kapının görünüşündedir. Mihrap nişinin içi, çiçek ve altıgenlerle bezenmiştir. Minare caminin kuzeydoğu cephesindedir. Kare kaideli, silindirik gövdeli minare, Memlüklü üslubundadır. Dulkadir Beyliği'nden günümüze ulaşan tek eser olarak bilinmektedir. Şerefe korkulukları sağır nişler, şerefe altıysa mukarnas dolgularla bezenmiştir. Camide son cemaat yeri bulunmamaktadır. Halk ağzında Alidola cami olarak telafuz edilmektedir.
Tekke (Tekke Mevlevihane) Cami:
H.1048 (M.1638) yılında inşa edilen cami, 1900 yılında büyük bir yangın geçirmiştir. Tekke işlevi gören mekanın yanına 1905 de bir Mevlevi tekkesi inşa edilmiş, eski tekke binası ise cami olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Cami, 11,30x11,30 m. ölçülerinde kare planlıdır. Dört ayak üzerinde onikigen kasnağa oturan tek kubbe ile örtülüdür. Ortadaki ayaklar köşelerde duvarlara sivri kemerlerle bağlanmış olup, köşeler küçük kubbelerle örtülmüştür. Kuzey ve doğudan iki kapıyla, çift renkli kesme taş döşeli avluya girilir. Son cemaat yeri caminin kuzeybatısında yer alır, Doğuda iki yığma ayağa, batıda ise duvara dayanan sivri kemerlere oturan düz dam ile örtülüdür. Kemerler ortada geniş, yanlarda daha dar tutulmuştur. Ortadaki kemer diğerlerinden daha yüksektir. Doğu ve batıda kemer içleri, kalem işli bitkisel motiflerle bezenmiştir. Ana giriş kapısı basık kemerlidir. Kemer alınlığının iç kısmında da dikdörtgen pano içinde altı satırlık kitabe yer alır. Kavsara çevre kemeri iki renk taş geçmelidir. Kapıyı dıştan dolaşan bitkisel kuşak, altta yanlara dönerek son bulur. Caminin avluya giriş kapısı üzerinde minare yükselir. Kısa tutulmuş olan minare kesme taştan yapılmış, silindirik gövdeli ve kafesli bir şerefeye sahiptir.
Karatarla Cami:
1775 tarihli kitabesi ile vakfiyesinde, Yürükzade Gelgeli Halil tarafından onarıldığı kaydedilmektedir. Yöreye özgü keymık taş (sert kalker) ve kara taş süslemeli, mihrap yönüne paralel iki nefli, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Nefleri ayıran dört ayakla on bölüme ayrılmıştır. Mihrap ekseni üzerinde yer alan üç kubbenin dışında, çatı ahşapla kaplanmıştır. Gaziantep'in en güzel yapıtlarından olan yivli minaresi, ince bir sanat örneğidir. Kaide aleme kadar burmalı devam etmektedir. Cami, yivli minaresi, mihrap ekseni üzerindeki üç kubbesiyle ilgi çekicidir. Kubbeleri daha geç dönemlerde onarım geçirmiştir. Mihrap 1959 yılındaki onarımda boyanarak, orijinal görünümünü kaybetmiştir.
Kozanlı Cami:
Yapı mescit iken 1688 yılında camiye dönüştürülmüştür. Yapıda bir takım eklemelerle düzenlemeler yapılmıştır. Cami, 17,80x10,70 m ölçülerinde, dikdörtgen planlı, ortadaki altı ayakla altı bölüme ayrılmış, her bölüm çapraz tonozla örtülmüştür. Son cemaat yeri sivri kemerlerle bağlanmış iki payelidir. Özgün örtü sistemi bozulmuş olup, günümüzde üstü kiremit örtülüdür. Taçkapı, yöresel özelliğe uygun olarak ak-kara taştandır. Mihrap sivri kemerli, mukarnaslı niş biçimindedir. Kalın ve kısa gövdeli olan minare, külaha dek burmalıdır. Şerefenin korkulukları taş levhalar halindedir. Mukarnaslı şerefenin altında rozetlerden bir kuşak vardır. Rozetler çiçek ve geçmeli yıldızlarla bezenmiştir. Son cemaat yerinin önü ve avlu keymık taşı ve kara taşlarla döşenmiştir.
Nuri Mehmet Paşa Cami:
Minarede 1785, mihrapta ise 1834 tarihini taşıyan iki kitabesi bulunmaktadır. Bunlardan 18. yüzyılın ikinci yarısında Nuri Mehmet Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Gaziantep savunmasında minare tamamen, son cemaat yeri ise kubbe padandiflerine kadar yıkılmıştır. 1954 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından restore edilmiş, 1969 yılına kadar müze olarak kullanılmıştır. Minare yeni şekli ile caminin yanına yapılmıştır. Cami, 22,50x9,00m. ölçüsünde, mihrap yönüne paralel iki nefli ana mekandan meydana gelmektedir. Mihrap önü kubbeli, diğer bölümler çapraz tonozludur. Son cemaat yeri kemerleri, kemer ayakları, kuzey yüzü, son cemaat yerindeki nişlerin içi, sert kalker (keymik) taşı ve kara taş ile yapılmıştır. Mihrap, karataş, kırmızı ve ak mermerden zikzaklar biçiminde örülmüştür. Ahşap minber, örgü ve geometrik geçmelerle süslenmiştir. Caminin kuzeyini geniş bir avlu kaplamaktadır. Bu avlunun doğusunda, duvarla çevrili mezarlıkta (hazire) Nuri Mehmet Paşa' nın mezarı bulunmaktadır.
Hüseyin Paşa Cami:
Kitabe ve vakfiyesinden yapının 18. yüzyıl başında Kethüda Hüseyin Ağa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Minare Gaziantep savunmasında bir bölümü yıkılmış, bir süre yangın kulesi olarak kullanılmıştır. 1950 yılında günümüzdeki şeklini alan onarım geçirmiştir. Bir süre önce yün ve pamuk eğirmekte kullanılan çıkrıklarında yapıldığı harat denilen ağaç tornacıları önünden geçen cadde üzerinde sıralandıkları için Çıkrıkçı Cami denilirdi. Cami, 18,00x12,00 m ölçülerinde, dikdörtgen planlı, mihrap yönüne paralel iki nefli olan yapının ana mekanı altı, son cemaat yeri ise üç kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yerinde ak-kara taş dizilerinden yapılmış, ayaklar hafif sivri kemerlerle bağlanmıştır. Dışa taşan taçkapı, ak-kara taş düzeninde ve sivri kemerlidir. Giriş kemerindeki kitabede örgü motifli yuvarlak bir madalyon bulunmaktadır. Minare caminin kuzeydoğu köşesine yerleştirilmiştir. Çok köşeli minare, iki şerefelidir. Şerefe altları mukarnas, korkuluklar rozet ve geometrik motiflerle süslüdür. Keymık taşı ve kara taş düzeninde ki mihrap ve yanlardaki pencereler üçlü bir kompozisyon meydana getirmektedir. Sağdaki minber, mermer ve kara taştandır. Yan yüzlerinde ise karataş ve kırmızı mermerden altıgenler yer almaktadır.
Ağa Cami:
Caminin 16. yüzyıl ortalarında, Antep Kaymakamı Tunuslu Ferruh Ağa tarafından yaptırılmıştır. Cami 1799-1800/Hicri 1214 tarihinde, son cemaat yeri ve avlu kapısındaki yazıtlara göre onarım geçirmiştir. Cami mihrap önünde paralel iki nefli bir yapıdır. Mihrap önü tromplu kubbe, nefler ayaklarla altı bölüme ayrılmıştır. Bölümler çapraz tonozlarla örtülmüş, sadece iki nef batıda beşik tonozlarla genişletilmiştir. Son cemaat yeri dört ayak üzerinde sivri kemerlerle beş açıklıktan meydana gelmektedir. Caminin küçük avlusuna kuzey yönündeki kapıdan girilmektedir. Yıkılmış olan orijinal minaresi muhtemelen caminin kuzey batısında yer almakta idi. Daha sonraki dönemlerde yapılan minare ise, camiden 11 m uzaklıkta, burmalı ve şerefe altı mukarnaslı olarak yapılmıştır. Kaideden aleme kadar restore edilen minarenin şerefe korkuluklarında rozetler ve geometrik motifler yer almaktadır.
Kurtuluş Cami:
Camiye çevrilen Valide Meryem kilisesi, Kurtuluş Cami olarak adlandırılmıştır. Ortodoks Ermenilerinden Lücne Reisi Nazarat Aganigosyan ve diğer kiliselerin papazları Antep'te bulunan kiliselerden ve camilerden daha büyük bir kilise yapmak için karar alınmıştır. Böylece 1876 yılında şu an cami olarak kullanılan Valide Meryem kilisesinin temeli atılmıştır.Kilisenin mimarı olarak, İstanbulda ki birçok kilisenin mimarı olan Serkis Belbalyan davet edilmiştir. İnşaası esnasında, Türk-Rus harbinin olması ve kolera salgınları nedeniyle kilisenin yapımı iki yıl gecikmiştir. 1878 yılında inşaata devam edilebilmiştir. Kilisenin oturum alanı 1100m2 olup, yüksekliği 30 m'dir. Binanın yapımında kullanılan kesme taşlar, kilisenin yapıldığı alanın eğimli olması nedeniyle hayvanlarla taşınamamıştır. Ancak Ermeniler, (özellikle papazlar) taşları sırtında taşıyarak inşaat yerine getirmişlerdir. Kilisenin 5 kapısı bulunmaktadır. İki kapısı kuzeye, diğer ikisi güneye, ana kapısı ise batıya açılmaktadır. Kilisede üç kat tahtı yer alır. Kilisenin çanı Londra'da yaşayan Hirant Köşgeryan adındaki bir Ermeni tarafından Brezilya'da yaptırılmıştır. Ağırlığı bir ton olan bu çan Gaziantep Müzesi'nde korunmaktadır. Yapının bugünkü kullanımının cami olması nedeni ile kilisenin çan kulesi minare olarak düzenlenmiş, diğer köşesine de bir minare eklenmiştir. Kilise mimari elemanları ve malzeme kullanımı ile özgün ve korunmuş durumdadır. Giriş cephesindeki kapı ve pencere çevresindeki süslemeler barok tarzındadır. Diğer cephelerde ise köşelerde kapı ve pencere kenarlarında beyaz-siyah çift renkli taş işçiliği mevcuttur. Kilisenin cami olarak kullanıma dönüştürülmesi ile bazı eklemeler ve düzenlemeler yapılmıştır. Mihrap, hünkar mahfili, kadınlar bölümü, müezzin bölümü gibi eklemeler yapılmıştır. Ayrıca yapının avlusunda yer döşemelerinde ve havuz bölümünde bozulmalar tespit edilmiştir.